Bu haftaki antrenman programımı planlarken bir nokta dikkatimi çekti: Daha fazla yüklenebilmek için bedenime iyi bakmak. 

Bu senenin şanssızlığı hepimizce malum, sanırım, anlatmaya gerek yok. Yaşam bu kadar baskıcı ve sınırlayıcı bir hal almışken özgürleşmek için bedenime ihtiyacım vardı ve o da en çok ihtiyaç duyduğum anda havlu attı. Üst üste talihsiz olaylar, alışık olduğum tempoda idman yapmama engel oldu. Ben de, hayatı boğan zahiri bir tehditin üstüne, zorla idman yapmaya çalışarak daha fazla bedenim üzerinde baskı kurmadım. Bol bol şarap içip, onu abur cuburlara boğup sevdiği ne varsa vermeye çalıştım. Derslerinde bir türlü istediği başarıyı vermeyen çocuğu hakkında şikayet etmeye hazır anne girişi… Ne… istediyse… verdim… Benim isteklerimi karşılaman için senin istemediğin birçok şeyi sana veriyorum.

Yılın ilk yarısında gümrükten mal geçişleri sıkıntılı olmasına rağmen çeşitli toparlanmaya yardımcı cihazlar, yeni yumuşak ayakkabılar vesaire alarak, vücudum kendine geldiğinde idmanlara hazır olmak istiyordum. Tam da bu isteğimin gerçekleşmeye başladığı noktada yazının girişindeki aydınlanma oldu: İstediğim sonuçları verene kadar bedenime yüklenmek üzere baltamı bilediğimi fark ettim. Hala ‘bir’ olamamıştık, biri isteksizce ayağını sürüyor, öteki de ona hükmetmeye çalışıyordu. Oysa ‘ben’ dediğimiz şey bedenlerimizin içinde vuku buluyor, ayrı şeyler değiller. Haliyle rekabetçi düzeyde spor yaparken, sınırları test ederken veya önümüzdeki yılın idman programını hazırlarken bunu akıldan çıkarmamak gerek. 

Sporla, sağlıkla, bedeninizle temasta kalın…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir